Vergi dünyası son yıllarda dijitalleşme ve yapay zekâ uygulamalarıyla büyük bir dönüşüm yaşıyor. Teknolojinin vergi soruşturmalarında aktif olarak kullanılmaya başlaması, vergi suçlarının hem tespitini hem de soruşturma sürecini doğrudan etkiliyor. Ancak unutulmaması gereken temel ilke şudur: Amaç, “bağcıyı dövmek” değil, ekonomik düzeni korumaktır.
Vergi suçları nedeniyle mükelleflerin savcılık süreçleriyle karşı karşıya kaldığı biliniyor. Bu noktada suçun işlendiği iddiasının sadece varsayımlara değil, somut delil ve belgelere dayanması, adil bir vergi yargılamasının vazgeçilmez şartıdır. Dijital tespitler, telefon analizleri ve yapay zekâ taramaları her ne kadar süreci hızlandırsa da, nihai değerlendirme insan aklı ve hukuki ilkelere dayanmalıdır.
Araştırmalar vergi suçlarını çoğunlukla ileri yaş, yüksek eğitim düzeyi ve ticari faaliyetle uğraşan kişilerin işlediğini söylüyor. Fakat bu genel tablo, her olayda suçu bilerek ve isteyerek işlendiği sonucunu doğurmaz. Birçok işletmede yöneticilerin haberi olmadan yapılan işlemler, hatalı belgeler veya teknik yorum farklılıkları nedeniyle vergi suçu isnadıyla karşı karşıya kalındığı görülmektedir.
Bu nedenle vergi soruşturmalarında “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi kritik önem taşıyor. Aksi hâlde yıllar süren yargılama süreçleri hem mükellefi hem de yargı sistemini gereksiz yük altına sokacaktır.
Vergi suçunun başlangıç noktası, vergi veya harç mevzuatının ihlalidir. Ancak ihlalin ne zaman ve kim tarafından işlendiği çoğu zaman teknik tespitlerle belirlenebilir. Vergi beyannamelerinde bilerek yapılan yanlış beyan ile muhasebe hatalarının karıştırılması ciddi hukuki sorunlar yaratmaktadır.
Bu nedenle adli vergi inceleme uzmanlığının geliştirilmesi, mahkemelerde kullanılabilecek daha net delil standartlarının oluşturulması gerekir. Vergi hukuku, tahmine değil, somut belgeye dayanır.
Vergi sisteminin en çok karıştırılan iki kavramı “vergiden kaçınma” ve “vergi kaçakçılığı”dır.
Vergi kaçakçılığı, doğrudan kanunun ihlaliyle yapılan yasa dışı eylemdir.
Vergiden kaçınma ise yasal çerçevede vergiyi azaltma yöntemidir ve suç değildir.
Devletin görevi, mükellefin hangi noktada suç işlediğini, hangi noktada sadece vergisel planlama yaptığını mevzuatta açıkça ayırabilmektir.
Vergi suçlarına ilişkin mevzuat yıllarca değişmezken, vergi uygulamalarının sıklıkla değişmesi mükellefleri zor durumda bırakmaktadır. Bu karmaşa hem inceleme elemanları hem mükellefler açısından belirsizlik yaratmakta, gereksiz ceza ve dava süreçlerine neden olmaktadır.
Bir vergi sisteminin adil sayılabilmesi için;
Suçun varlığı varsayım değil, delille ortaya konulmalı,
Yargı süreçleri masumiyet karinesine uygun yürütülmeli,
Dijital tespitler insan değerlendirmesinin tamamlayıcısı olmalı,
Vergi mevzuatı sade, anlaşılır ve öngörülebilir olmalıdır.
Vergi, devletin gelir kaynağıdır; ancak mükellef de ekonominin can damarıdır. Bu iki dengeyi koruyan sistemler ise her zaman daha güçlü, daha güvenilir ve daha sürdürülebilir olur.
MENFEATİMİZLE YÜZLEŞELİM
AKŞEHİR BELEDİYESİ İHALEYE ÇIKAN YERLER