Güneş kavuruyordu. Bir gün önceden çok daha sıcaktı. Fındık gözlerini zor açtı. Arkadaşlarını kahvaltıya çağırmıştı. Birazdan gelirlerdi.Hem de bu kuraklığa karşı ne yapabilirler arkadaşları ile konuşmak istiyordu. Arkadaşlarından biri tavşan Susam’dı. Diğerleri ise Kaplumbağa Pembe Gül, Tilki Sarı Selviydi.
Tilki ile Sincap arkadaş mı olur demeyin, onların ki eski bir vefakarlık dostluğuydu.Anlatması da uzun hikayeydi. Fındık güzelce hazırladı kahvaltıyı ve arkadaşları da sıra ile geldi. Fındık taze ağaç yapraklarını haliyle kendine ayırmıştı, palamutları da. Bir yandan kahvaltı ediyorlar bir yandan da fikir üretmeye çalışıyorlardı. Kuraklığa karşı ne yapabilirlerdi diye beyin fırtınasına tutuşmuşlardı.
Fındık şöyle diyordu “Geçen biraz yürüdüm, geçen yıl tarlasını eken Mehmet çok iyi ürün alırken bu yıl kara kara düşünüyordu, O da biz de çok üzülüyoruz". Sarı Selvi, Pembe Gül ve Susam da O’na katıldı. Görev dağılımı yaptı Fındık. Kendisi boşa akan muslukları kapatacaktı, yazılar yazacaktı israfa karşı. Pembe Gül rüzgar enerjisi gibi temiz enerjiyi teşvik için eğitim verecekti.
Sarı Selvi tüketimin azaltılmasını teşvik edip üretimi özendirecekti. Son olarak da Susam kuyu açıp gereksiz su israfı yapan çiftçiyi ihbar edecekti ve işin denetim kısmında çok etkin bir şekilde rol alacaktı. Herkes el ele vermek zorundaydı.Kainatın parçasını oluşturan doğada onlar da birçok canlı da yaşıyordu. Kahvaltılarını yapmışlardı ve Fındık kalan malzemelerini güzelce paketleyip akşam da bunları arkadaşları ile yemek üzere dolabına kaldırdı.Ne de olsa bugün israf etmeyenler yarın dizlerini dövmeyecekti.